Cinsellik kavramı denilince birçok insanın aklına gelen şey “cinsel ilişki” olmaktadır. Oysaki cinsellik, insanların gelişim dönemlerinin bir boyutu olup insanın var olmaya başlaması ile birlikte gelişim gösteren bir süreçtir.
Cinsel gelişim bireylerin üreme organlarının gelişmesi ve yaşa bağlı üreme hormonlarının salgılanmaya başlaması nedeniyle bedenen, zihnen ve davranışsal olarak yaşanan birtakım değişimlerdir. Cinsel gelişim sürecinde aynı zamanda bireylerin cinsel kimliğinin oluşması ve cinsel kimliğe uygun davranışları kazanması da gerçekleşmektedir. Bebeklik döneminden itibaren kişilerin cinsel gelişim sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmeleri için cinsel eğitimin verilmesi oldukça önemlidir.
Cinsel eğitimin verilmesinde hangi engel ile karşılaşıyoruz?
Cinsellik kelimesinin geçtiği noktada maalesef ki tabularla, yasak ve günah kavramıyla karşılaşıyoruz. Cinsellik konusunun konuşulması ayıp olduğu toplumlarda, bu konunun eğitiminin verilmesi de bazen yok sayılabiliyor. Oysaki cinsel eğitim, özellikle çocukların ve gençlerin gelişimini destekleyecek en önemli konulardan biri.
Cinsel eğitim bazen mahremiyet eğitimi olarak algılansa da kısmen birbirinden ayrılan kavramlardır. Cinsel eğitimde amaç; çocukların ve gençlerin kendi cinselliğini tanımlamasını, ilişkiler, cinsellik, duygusal ve fiziksel sağlık konusunda bilinçli, tatmin edici, sağlıklı ve saygılı seçimler yapabilme yeteneklerini geliştirmek ve güçlendirmektir. Cinsel eğitimi de kapsayan mahremiyet eğitimi ise, çocuklara ve ergenlere kendi ve karşı cinsin özelliklerini bilme, cinsiyete ilişkin rolleri öğrenme ve kabul etme, cinsel ihtiyaçları ve problemleri içinde yaşanılan toplumun kültürel özellikleri doğrultusunda öğretmek amacıyla verilen bir eğitimdir Mahremiyet eğitimi ile bireyler kendinin ve başkalarının “özelini” fark etme, sosyal hayatta kendi özel alanını koruyabilme ve doğru şekilde sınırlar koyabilme gibi konular hakkında bilgi sahibi olur. Verilen bu eğitimler çocuklarda, aile ve toplum yapısına uygun bir mahremiyet algısının gelişimini sağlar. Mahremiyet algısı çocuğun sosyalleşmeye başlaması ve toplumun cinsel normları ile birlikte şekillenir. Birbiriyle bir bütün halinde olan cinsel eğitim ve mahremiyet eğitimi ilk olarak ailede verilmeye başlanması önerilmektedir. Ailede başlayıp ve okulda devam etmesi gereken yaşa uygun kapsamlı bir cinsel eğitim ve mahremiyet eğitimi hem çocukların sağlıklı cinsel gelişimini destekler hem de gizli kalmış istismar olaylarını ya da cinsel taciz/istismar, ensest ilişki oranlarını azaltır.
Cinsel eğitim verilmezse ne olur peki…
Çocukluk döneminde öğrenilmeye çalışılan, merak konusu olan cinsellik konusu çocuğun yaşının ilerlemesi, üreme hormonlarının salgılanmaya başlaması ve cinsel dürtülerin harekete geçmesi ile cinsel merakları da artar. Ergenlik dönemi riskli davranışların en yoğun biçimde görüldüğü dönem olup, bu dönemde ergenler merak ettikleri konuları öğrenme konusunda farkında olmadan fizyolojik ve psikolojik sağlıkları açısından olumsuz etkiler oluşturabilecek davranışlar gösterebilirler. Özellikle cinsellik konusunda eğitim almayan gençler cinsellik hakkındaki meraklarını yaşayarak öğrenme davranışında bulunduklarında güvenli olmayan cinsel birliktelikler, istenmeyen gebelikler ve erken yaşta çocuk sahibi olma gibi sorunların yanında, cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), AIDS (Acquired Immuno Deficiency Syndrome), alkol ve madde bağımlılığı gibi birçok fiziksel, psikososyal ve ekonomik sorunla karşılaşabilirler. Örneğin; Dünya Sağlık Örgütü gelişmekte olan ülkelerde her yıl 15-19 yaş arası yaklaşık 12 milyon genç kızın gebe kaldığını ve 15 yaş altı en az 777.000 genç kızın doğum yaptığını; 15-19 yaş arası ergen kızlarda her yıl meydana gelen tahmini 5,6 milyon kürtajın 3,9 milyonunun güvensiz olduğunu ve yaşanan bu durumların anne ölümlerine, hastalıklara ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açtığını belirtmektedir. Adölesanlarda cinsel şiddet ve istismar oranları incelendiğinde ise; adölesanların %13-50 arasında cinsel istismara maruz kaldığı ifade edilmektedir (WHO, 2020). Azımsanmayacak derecede olan bu rakamları azaltmak için özellikle gençlerimizi cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda bilgilendirerek farkındalıklarını arttırmamız gerekmektedir.
Sağlıklı geleceğimiz için çocuk ve gençlerimize yaş dönemlerine uygun kapsamlı bir cinsel sağlık eğitimi verilmesi toplumumuzun en önemli gereksinimleri arasında yer almaktadır!
Öğr.Gör.Dr.Sema ÜSTGÖRÜL
Kalkınmada Kadının Sağlık Hakkı Derneği
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakkı Çalışma Grubu Gönüllüsü